TASAVVUFUN GÂYESİ
Kâinatta hiçbir
şey, gâyesiz ve tesâdüfî değildir. Herşeyin bir gâyesi
ve kaderi vardır. Nitekim Allâh Rasûlü (s.a.s.),
peygamber olarak gönderilişinin bir gâyesi bulunduğunu
ve bunun da "mekârim-i ahlâkı tamamlamak" olduğunu
açıkça ifâde buyurmuşlardır. İlimlerin ve özellikle
İslâmî ilimlerin ortak gâyesi, "dünyâ ve âhiret
mutluluğu" olarak özetlenmiştir. Dînî ilimler arasında
yer alan tasavvufun gâyesi nedir?
Tasavvufun
gâyesi, insanı kötü ahlâktan, çirkin huylardan
uzaklaştırmak, güzel vasıflarla bezemek, Allâh ve
Rasûlü'nün ahlâkını benimseterek Hz.Peygamber'e tam bir
ittibâ ile "insan-ı kâmil" yetiştirmektir. Bir başka
ifâdeyle, "müslüman için ebedî saâdeti sağlamaktır."
Bu
ana gâyede bütün mutasavvıflar ittifak hâlinde olmakla
birlikte, bunun gerçekleşmesi konusunda ön görülen
vesîle ve yollar farklıdır. Bir kısım mutasavvıflar, bu
netîce ve gâyeye ibâdet ve zikirle, bir kısmı riyâzatla,
bir kısmı aşk ve vecdle erişileceğini ifâde etmektedir.
Bunun nihaî sınırı vuslattır. Vuslata ermenin en güzel
yolu, "üsve-i hasene" olan Allâh Rasûlü'ne ittibâ ile
O'nun verâset-i mânevîsine sâhip olmaktır.
*
Kaynak: Ana Hatlarıyla Tasavvuf ve Tarikatlar; Prof. Dr.
H. Kamil YILMAZ; Ensar Neşriyat
|