RABITANIN DELİLİ
"Rabıtanın
Kur'an ve sünnetle sabit bir asl u esası var mıdır?"
denilirse, deriz ki: "Evet, rabıta Kitab, Sünnet ve
imamlarımızın kavilleriyle sabittir."
Rabıtanın delilleri:
Cenab-ı
Hak, "Allah'a yaklaşmaya bir vesile arayınız"
(Maide suresi/35) buyurmuştur. Burada ayetin
mefhumu umumi ise de emredilen şey vesile aramak olunca,
rabıta, kulu Allah'a vâsıl edecek şeylerin en efdalidir.
Çünkü Cenab-ı Hak, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ve
onun hakiki naibleri hakkında: "De ki: Eğer siz
Allah'ı seviyorsanız bana tâbi olunuz ki Allah da sizi
sevsin." (Âl-i İmran suresi/30) buyurmuştur.
Burada
rabıtanın zaruretine işaret vardır. Çünkü tâbi olmak
için tâbi' olunanı gözle veya hayalen görmek lâzımdır.
Bizim rabıtadan muradımız kâmil mürşidle her an ruhen
beraber olmakdan başka bir şey değildir. Çünkü Cenab-ı
Hak: "Ey îman edenler! Allah'dan korkun ve
sâdıklarla beraber olun." buyurmuştur. (Tevbe
suresi/119)
Müridin,
doğrudan doğruya rabbının huzuruna varması aslında en
mükemmel olanıdır. Fakat biz yakinen ve kendi hallerimiz
bu olduğu için biliyoruz ki mürid kafi surette sülûkünün
başlangıcında buna muktedir olamaz. Allah'a vâsıl
olduktan sonra vâsıta ortadan kalkar. Bunun için
büyüklerimiz demişlerdir ki: "Şeyhi olmayanın şeyhi
şeytandır."
Mevlânâ
Hâlid Zıyâuddin Bağdadî kuddise sirruh, bazı ihvanına
gönderdiği bir mektubunda bu fakirin de kulağını çekerek
buyurdu ki: "Hakka'l-yakîn sırlarından habersiz bulunan
bazı cahiller rabıtayı tarikatte bid'at kabul ederler.
Rabıta için asl u esası olmayan bir şeydir derler. Bu
yüce Nakşbendî tarikatı Kitab ve Sünnete tam bir
doğrulukla ve ihlasla sarıldıktan sonra rabıtayı vusul
sebeblerinin en büyüğü olarak kabul eder.
Sâdâtımızın
büyüklerinden olan Hâce Ubeydullah Ahrar kuddise sir-ruh
hazretleri buyurmuşlardır ki: "Sadıklarla beraber olmak
âyet-i kerimelerde emredilendir. Allah Teâlâ bu
kelamında zahiren ve bâtınen sâdıklarla beraber olmayı
emir buyurmuştur. Manen beraber olmanın yolu rabıtaya
devam etmektir.
Reşehat
kitabında bu husus açıkça anlatılmıştır." Rabıta, fenâ-fillah
ve bekâ-billah mertebelerinin hakikatına ererek Allah'a
vâsıl olmuş bir kâmil mürşidin rûhâniyetinden yardım
istemek, ondan ayrı iken de feyz alabilmesi için her an
edebini muhafaza etmektir. Edebini her an muhafaza
edebilmesi, onunla her an beraber olabilmesine bağlıdır.
Bu da, simasını hayalinden gidermeyip her an kendini
huzurda bilmeye alıştırmasıyla olur. Bunu yapabilirse
her an huzurda ve nur içindedir. Bu vesile ile bir sürü
lüzumsuz işlerden de sıyrılıp kendini muhafaza etmiş
olacaktır.
Bu
konularla uğraşan, eğer evliyaullah sözlerine
inanıyorsa, onlar rabıtanın ne olduğunu ve bütün
güzelliklerini anlatmışlardır. Bu mevzuya takılan bir
kimse eğer evliyaullahın sözlerine itimad etmiyorsa, din
imamlarının, yani bu ümmetin hukuk ve fıkhın zahirîne
aid mevzulardaki rehberlerinin sözlerine itimad etmesi
lâzımdır. Gerçekleri anlamaya muvaffak kılan ancak
Allah'dır. En doğru yolu gösteren de O'dur.
-Bu
yazı çeşitli kaynaklardan derlenmiştir.
|